Çalışmamızın amacı palatinalde ve bukkalde gömülü maksiller kaninlerle ilişkili
etiyolojik faktörlerin konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntüleme tekniği ile
belirlenmesidir. Çalışmaya maksiller daimi kaninleri gömülü olan 124 ve maksiller
daimi kaninleri sürmüş olan 190 hasta dahil edilmiştir. Gömülü kaninleri olan hastalar,
kaninleri bukkalde ve palatinalde gömülü olanlar olarak iki gruba ayrılmışlardır.
Maksiller dişlere, dental arka ve iskeletsel bileşenlere ait nitel ve nicel değişkenler ve
maksiller gömülü kanin dişlerle ilişkili kök rezorbsiyonu konik ışınlı bilgisayarlı
tomografi görüntüleri üzerinde değerlendirilmiştir. Palatinalde gömülü kanin grubunda
lateral keser kron meziodistal genişliği ve kök uzunluğu ve maksiller molarlar arası
genişlik diğer gruplara göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde azalmıştır. Nazal taban
genişliği ve premolarlar arası genişlik bukkalde gömülü kanin grubunda diğer gruplara
göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde azalmıştır. Jugal noktalar arası genişlik
bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktur. Bukkalde ve
palatinalde gömülü kanin gruplarının maksiller ark uzunlukları kontrol gurubundan
istatistiksel olarak anlamlı şekilde kısayken; bukkalde ve palatinalde gömülü kanin
grupları arasında anlamlı bir fark yoktur. Maksiller keser gömülülüğü bukkalde gömülü
kanin grubunda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde fazla görülürken diğer dental
anomalilerle ilişkili bukkalde ve palatinalde gömülü kanin grupları arasında anlamlı bir
fark yoktur. Gömülü maksiller kaninlerin sebep olduğu kök rezorbsiyonu maksiller
lateral keserlerde (% 45,1) santral keserlerden (% 10,5) daha fazla görülmektedir.
Santral keserlerdeki rezorbsiyon en sık orta üçlüde görülürken, lateral keserlerdeki
rezorbsiyon en sık apikal üçlüde görülmektedir. Bukkal ve palatinalde gömülü
kaninlerin etiyolojilerinde farklılıklar vardır. Palatinalde gömülü kanini olanlarda lateral
keser kron genişliğinin ve kök uzunluğunun azalması etiyolojisinde rehberlik teorisi
olduğunu desteklemektedir.
The aim of this research was to identify the etiologic factors associated with
palatally impacted canines and buccally impacted canines by using the cone beam
computed tomography technique. One hundred and twenty four patients with impacted
maxillary canines and 190 patients with erupted maxillary canines were included for
this research. Impacted canine patients were divided into two groups: those with
buccally impacted canines and those with palatally impacted canines. The datas for
qualitative and quantitative variables of the teeth, dental arch, and skeletal components
and root resorption associated with impacted maxillary canines were analyzed with the
cone beam computed tomography technique. The mesiodistal dimension of the lateral
incisor, the root length of the lateral incisor and intermolar width were significantly
smaller in the palatally impacted canine group than in the other groups. Interpremolar
width and nasal cavity width were significantly smaller in the buccally canine group
than in the other groups. Skeletal width (interjugal points) was similar among the
groups. The groups with palatally impacted or buccally impacted canines had
significantly decreased arch length value than control group but there was not different
among the impaction groups. The group with buccally impacted canines had
significantly increased prevalence values of incisor impaction than the group with
palatally impacted canines. The presence of other dental anomalies were similar among
the impaction groups. The resorbed teeth associated with impacted maxillary canines
comprised % 45,1 lateral incisors and % 10,5 central incisors. The majority of lesions
are located in the middle third of the root for central incisors and the majority of lesions
are located in the apical third of the root for lateral incisors. There are differences
between etiologic factors of buccally impacted canines and palatally impacted canines.
Palatal canine impaction is mostly associated with small mesiodistal dimension and
root length of lateral incisors, consistent with the guidance theory.