Günümüzde dişeti çekilmelerinin tedavisinde de kullanılan mikrocerrahi tekniklerin
konvansiyonel yöntemlere göre daha hassas olması, operasyon bölgesindeki yumuşak
dokuların cerrahi işlemler sırasında ve sonrasında beslenmesinin bozulmasını engeller.
Böylece, operasyon sonrası oluşabilecek komplikasyonlar azalır veya tamamen ortadan
kalkar, ve daha iyi bir iyileşme gerçekleşir. Ortaya konulan bu olumlu sonuçlar
mikrocerrahi yöntemlerin bağ dokusu grefti ile kök kapama yöntemlerindeki başarısını
artırmaktadır. Bu randomize kontrollü çalışmanın amacı, Miller Sınıf I ve II dişeti
çekilmelerinin periodontal cerrahi tedavisinde (bağ dokusu grefti ile beraber uygulanan
kuronale kaydırılan flep) mikrocerrahi ve makrocerrahi yöntemlerin etkinliklerini klinik
olarak karşılaştırmaktır. Çalışmaya tek köklü dişlerinde Miller I veya II dişeti çekilmesi
olan 16 hasta, toplam 19 defekt dahil edilmiştir. Hastalara randomize olarak makrocerrahi
ya da mikrocerrahi yöntemlerle bağ dokusu grefti ile beraber kuronale kaydırılan flep
uygulanmıştır. Hastaların 1., 3. ve 6. aylardaki klinik periodontal bulguları, intra ve postoperatif konforları, estetik memnuniyetleri ve kök hassasiyetleri kayıt altına alınmıştır.
Altıncı ayda elde edilen ortalama kök kapama miktarları makrocerrahi grubunda %70,7 ±
28,5; mikrocerrahi grubunda %90,5±14,4 olarak kaydedilmiştir (p>0,05). Altıncı ayda
her iki grupta dişeti çekilme miktarı, dişeti çekilme genişliği, klinik ataçman kaybı, kök
kapanma yüzdesi, hasta konforu ve estetik memnuniyeti ve kök hassasiyeti parametreleri
açısından anlamlı fark olmazken (p>0,05); keratinize doku artışı mikrocerrahi grubunda
anlamlı olarak fazla bulunmuştur (p<0,05). Bu çalışmanın sınırları içerisinde elde edilen
bulgular, lokalize Miller Sınıf I veya II dişeti çekilmelerinde kök kapama tedavisinde her
iki yöntemin de etkin şekilde uygulanabileceğini, ve mikrocerrahinin, makrocerrahi
teknik üzerine bir üstünlüğünün olmadığını göstermiştir
As microsurgical techniques that are also used today in the treatment of gingival
recessions are more sensitive than conventional methods, these techniques prevent the
nutrition of the soft tissues to be deteriorated in the operation area during and after
surgical procedures. Thus, the complications that may occur after the operation are
reduced or completely removed and the healing becomes more succesful. These positive
results increase the success of microsurgical methods in covering the root surface with
connecitive tissue graft. The purpose of this randomized and controlled study is to
compare the clinical efficacy of macrosurgery with microsurgery techniques in
connective tissue grafts with coronally positioned flap in Miller’s Class I or II gingival
recession. Comparing effects of both techniques on periodontal measurement, intra and
post-operative patient comfort, aesthetic satisfaction and hypersensitivity are recorded at
post-operative 1, 3 and 6 months. Sixteen patient who have single root teeth (19 defects,
3 of them bilaterally) with Miller Class I or II gingival recessions are included in this
study. Each patient was randomly designated to receive treatment with macrosurgery or
microsurgery techniques. The average percentages of root coverage for macrosurgery and
microsurgery group, after 6 months, were 70.7±28.5% and 91.5±14.4%, respectively
(p>0.05). Although there were no significant differences between two groups at the postoperative 6 months (p>0.05) in terms of recession depth, recession width, clinical
attachment loss, percentage of root coverage, patient comfort and aesthetic satisfaction
and root sensitivity parameters, the increase in keratinized tisseu was significantly higher
in microsurgery group (p<0.05). Results have shown that both methods can be applied
effectively in root closure treatment in localized Miller I and II gingival recessions and
that microsurgery has no superiority over macrosurgery technique