Description:
Geride bıraktığımız yüzyılın son çeyreğinde ve günümüzde: dünya da, hemen her alanda büyük değişimler yaşanmakta, insanlığın yüzyıllardan bugünlere getirdiği birikimler önemli ölçüde değişime uğramakta ve bunların üzerine ok hızlı bir bicimde yeni yapılar ve süreçler eklemlenmektedir. Yirminci yüzyılın sonlarında ve yeni yüzyılda çağa damgasını vuran ok yönlü global değişimlerle karakterize edilen küreselleşme olgusu, farklı boyutlardaki değişimin yönünü. derinliğini ve etkilerini belirlemekte ve bu etki halesi ulusal ve uluslararası kuram ve uygulamalara da dalga dalga yayılarak kavramla, kuralları ve kurumlan kuşatmaktadır.
Günümüzde küreselleşme; dünya ülkeleri arasındaki ekonomik siyasal ve sosyo-kültürel ilişkilerin yaygınlaşarak gelişmesi, maddi ve manevi olmayan değerlerin, bu değerler çerçevesinde oluşmuş birikimlerin ulusal sınırları aşarak dünya çapında yayılması anlamına gelmektedir. Küreselleşme süreci genel olarak kapitalist sistemin oluşan süreçle birlikte süregelen bir olgu olarak değerlendirilmektedir. Bu süreç ekonomik sosyal ve kültürel sistemlerle birlikte ulu-sal devletin de dahil olduğu siyasal sistemi etkileyip dönüştürmektedir. Küreselleşme sürecini simgeleyen oluşumlar; bölgesel bütünleşme, yerelleşme ve özelleşme olarak nitelenebilir'
Son çeyrek yüzyıl boyunca dünya ekonomisini artan bir ivme ile şekillendiren etken küreselleşme olgusu, kapitalizmin mekânsal ve ilişkisel düzeyde dünya üzerine yayılmasıdır. Doğası gereği genişleme ve dünyanın her yerine nüfuz etme eğilimi taşırken; piyasaların uluslararası anlaşmasına bağlı olarak ulus devletin işlevsizleştiği, zamanını doldurduğu ve artık dünyanın küresel ve ekonomik bir mantıkla yönetilmeye başlandığı görülmektedir'.
Küreselleşme uzak yerlerin birbiriyle ilişkilendirilmesi, yerel oluşumların millerce ötedeki olaylarla biçimlendirilmesi ve dünya çapındaki toplumsal ilişkilerin yoğunlaşması olarak tanımlanabilir. Küreselleşme, zaman ve mekan içinde gerçeklesen bir dönüşümdür; toplumsal eylemler bu sayede yerel bağlamından çıkanılarsa, zaman ve mekan içinde yeniden ilişkilendirilmektedir. Öte yandan küreselleşme kavramı günümüzde yalnız ekonomik bir kavram değil içinde bulunduğumuz uluslararası sistemi tanımlamak içinde kullanılmaktadır*
Küreselleşen dünyada ulus-devlet. En çok konuşulan ve tartışılan konseptlerden biri olmuştur. Küreselleşmenin, ulus-devlet döneminin bittiğini ve küreselleşmiş ekonomik ve sosyal süreçler karşısında ulusal yönetimlerin etkisiz kaldığını öne sürmesi; bu tartışmaların çıkış noktası olmaktadır. Modern itenin; toplumsal, siyasi ve kültürel alanlardaki etkisini yitirmesi ve hemen her alanda post modern yeni bir sürecin başlamasıyla, devlet olgusunun da yeni içerikler kazanması ve yeniden yorumlanması gündeme gelmiştir'
Özellikle 1970'erden sonra; dünyanın her yönden farklılaşan yapısı karşısında modern ulus-devlet, farklı işlevlerle dönüşüme uğramıştır. Küreselleşen dünyada ulus-devlet, değişen koşullar ve gereksinimler ile ortaya çıkan yeni işlevler doğrultusunda kabuk değiştirme sürecine girmiştir. Devletin içinde bulunduğu bu değişim süreci doğal olarak; en fazla devitin, esas işlev mekanizması ve yürütme gücü olan kamu yönetimini etkilemekte ve ülkelerin kamu yönetimleri bu bas döndürücü ve kuşatıcı değişimden nasibini almaktadır. Küresel aktörler, bir yandan kökü binlerce yıl geçmişe uzanan insanlığın; bu en görkemli eserini, yani devleti; küresel düşlerin pesinde kendi elleriyle güçsüz bırakmanın yollarını ararken, diğer yandan onun düzenleyici ve istikrar unsuru olma özelliklerine muhtaç görünmektedir.
Hegel'in sivil toplumu, ancak siyasal bir boyutu da olan toplumsal çalışmaları anlatırken; yeni kamu alanı kavramı, cağımızda daha çok genel toplum yararın gerçekleştirmeyi amaçlayan toplu çalışmaları anlamaya başlamıştır. Kendi ekonomik çıkarların gerçekleştirmeye çalışan bireylerle en üstteki siyasal örgütün yani devletin arasında kalan üçüncü bir alan olarak kurum ve kuruluşların bulunduğu bir alan vardır. Sosyal sermaye olarak değerlendirilen bu alana üçünçü sektör adı verilir. Devletin iktisadi teşebbüslerinin de yer aldığı bu kamusal alana ayni zamanda kamu uzam/mekânı adı da verilmektedir. Kamu uzamı/mekânı denilen bu alan bireylerin devletten bağımsız olarak, ancak kendi Kişisel yararlanma gözeten, toplumun genel yaran için etkinliklerde bulundukları bir alan olarak geniş bir saha oluşturmakta olup, bu biçimiyle toplumsal her türlü dernekleşmeyi ve bir araya toplaşmayı da kapsar.